10 Mart 2014 Pazartesi

Mat Ruh: Bir Aşık Asuman 3.Bölüm

Yağmur yine burada! Tam bir haftadır iş bahanesiyle neredeyse Poyraz'ın odasında yaşıyor. Ben de içimi kemiren sorular, beynimin etini yiyen seslerle birlikte öylece oturuyorum. Planı gayet basit benim elimden Poyraz'ı alacak. Göz önüne almadığı iki şey var; birincisi Poyraz zaten benim değil -ha olacak o ayrı mesele-, ikincisi benim adım Asuman! Sürekli bahaneler bulup odaya damlıyorum. Yağmur bu duruma gıcık oluyor, laf sokuyor filan. Ama sanki Poyraz nefes alıyor gibi. Bu deli manyak kadın artık onu nasıl boğuyorsa. Ben burada olduğum sürece onlara rahat yok! Heyt be Asuman'ım ben! O kadar planları, projeleri sırf bu deli manyak kadın yüzünden çöpe atamam efendim! Ha bir de psikopat, bir de kaltak biraz da çatlak! Kim bilir hangi saçma sapan konularla boğuyor Poyraz'ımı... Sırf onu düşündüğüm zaten yoksa bana ne! - He Asuman sırf Poyraz Bey sıkılmasın aman "ağzımızın tadı bozulmasın -Ali rıza Bey-" diye yoksa sen onu hiç kıskanır mısın! Ne düşüncelisin böyle kuzum, gözlerim yaşardı- Tabi öyle melek gibi kızım hatta gibisi fazla diye kendi kendime omuz silktiğim sırada telefon çaldı. 
"Asuman benim bu saatte bir toplantım olacaktı. Tamamen unutmuşum."
"Hayır Poyraz Bey toplantınız yok."
"Ha işte onları arayıp iptal edep edilemeyeceğini sorar mısın? Gerçi hiç sanmıyorum çok önemli bir toplantı ama Yağmur Hanım'ın kafasına takılan şeyler varmış bir şansımızı deneyelim yine de..." - Ne diyor bu adam be! Ne toplantısı? Birkaç kere kontrol ediyorum yok işte. Niye bu sanki anlamışım gibi onları aramamı söylüyor. Delirdi mi acaba? Yağmur delirtti adamı kesin devreler yandı. Yaa ama ben daha çok gencim daha sevgili bile olamadık biz. Güle güle hayallerim, güle güle planlarım, güle güle yazar bozuntusu, güle güle içimdeki sescikler, güle güle hayat, bir kez daha hep beraber güle güle...
" Asuman orada mısın? Bulamadın mı telefon numaralarını? Ece Hanım'ın numarası olacaktı orada?" -Duydunuz mu sesi? Dank sesi. Kafamın içinde birkaç kez yankılandı. Ve ardından mehter takımı huzurlarınızda... Trompetin içinden çıkan hava ile ayaklarım yerden kesiliyor ve uçuyorummm! Yağmurdan kurtulmak için yapıyor! -Yağmurdan kaçarken doluya tutulmasın da-  Hahaha ne kadar komik! Hadi ama bu mu yani, seviyen nerede senin canım ya! -Bence gayet iyiydi, senin yağmurdan daha kaçık olduğun su katılmaz bir gerçek hem de atalarımız bu durumu daha iyi anlatamazdı, saygılar- O kadar mutluyum ki bu yersiz şakalarına bir şey demeyeceğim.
" Anladım Poyraz Bey merak etmeyin hemen arıyorum." Poyraz'ın derin bir nefes aldığını duyuyorum. Canım ya nasıl da sıkılmış kıyamam. Bir 5 dk -saniyeleri sayarak- zar zor bekliyorum. Dayanamayıp odaya gidiyorum. Poyraz birazdan son nefesini verecek gibi duruyor. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıyorum. Poyraz bana çölde su bulmuş gibi heyecanla bakıyor ve nefesini tutuyor.
"Poyraz Bey maalesef iptal edemedim." diyorum tüm sahte üzüntümle... Poyraz tuttuğu nefesini verip dudaklarını yalıyor ve sırıtışını gizlemeye çalışıyor. Boğazını temizleyip konuşmaya başlıyor. 
"Yağmur Hanım kusura bakmayın bir daha gelmeden önce haber verebilirseniz biz de programımızı ona göre düzenleriz."
"Haklısınız ama programınız çok düzensiz sekreteriniz bu konuda biraz zayıf sanırım." diyor sekreter kelimesine vurgu yaparak. Sakin olacağım, sakin! 1,2,3,4,5 derin nefes al! Ben bu kadını boğarım ama... Tam ağzımı açıp bir şey söyleyecekken Poyraz benden önce davranıyor.
"Öncelikle asistanım bu işte çok iyidir. Kesinlikle benim dalgınlığım. Hem siz de çalışacağımız günleri asistanımla görüşürseniz bir daha böyle bir sorun çıkacağını sanmıyorum. Beni benden daha iyi biliyor Asuman."  Ona minnet dolu bir gülümseme yolluyorum o bana göz kırparken. Bana göz kırptı! Ben kızarırken Yağmur morarıyor. Hahaha nasıl da morardı, iyi oldu ona. Ağzının payını verdi benim Poyraz'ım. 
"Eminim öyledir neyse iyi çalışmalar size." diye gidiyor mor Yağmur. 
"İyi günler..." diyorum yüzüme en sinir bozucu gülümsememi takarken.
"Oh dünya varmış." diye gülüyor bana Poyraz ben de ona sırıtıyorum.
"Teşekkür ederim." diye fısıldıyorum hala ayakta dikilirken ah hiç gitmek istemiyorum onun yanından. Hiç konuşmadan otursam onun yanında onu izlesem bütün gün. Rahat rahat bakamıyorum bile ona. Canımı en çok bu acıtıyor. Bedenlerimiz bu kadar yakınken ruhumuz o kadar uzak ki birbirine...
"Niçin? Gel otursana, ne içersin?"
"Sanırım kahve iyi gelecek." diyerek imalı bir şekilde gülümsedim o da aynı şekilde gülümseyerek kafasını salladı ve kahvelerimizi söyledi.
"Ha bu arada sen niçin teşekkür etmiştin?"
"Beni Yağmur Hanım'a karşı koruduğunuz içindi."
"Asıl ben teşekkür ederim beni ondan kurtardığın için." dediğinde gülümsemekle yetindim.

Proje gün geçtikçe şekilleniyor. Bu da daha sık toplantılar ve Yağmur'un o gül yüzünü (!) daha çok görmek, o billur sesini (!) daha sık duymak demek. Yani kısaca cehennem demek. Ve sıkı durun! Antalya'ya gidiyoruz hep birlikte. Arazi bakmak için. Hakan Bey burada kalıyor diğer işlerin başında durmak için. O yüzden Poyraz, ben ve Yağmur gidiyoruz. Ne tatlı değil mi (!) Ben de öyle düşünmüştüm zaten...













Kalbimin en mat yerinden...

2 Mart 2014 Pazar

Mat Ruh: Bir Aşık Asuman 2.Bölüm

En son o 2-3 saniyelik zaman diliminde yaşadığım hisler yerini korkuya bırakmıştı. İşte karşımdaydı o! Ve tabi ki beni hatırladı, benim onunla yaşadığım her ayrıntıyı hatırladığım gibi. Her ayrıntıda ondan nefret ettiğim gibi o da benden nefret ediyordu. Baş belam geri dönmüştü hem de güçlenerek. Kim olduğunu merak ettiniz tabi. Sanki ismini söylersem bir lanet gibi bütün kötülükleri bana çekeceğini hissediyorum. Poyraz'dan önce benim de normal bir hayatım, her normal hayatta olduğu gibi bir de en normalinden sevgilim vardı. Ben de normaldim o zamanlar tabi fakat bu kız hiç normal değildi. Sevgilime kafayı takmıştı. Aşk gibi değil de saplantı haline getirmişti. Şimdi siz diyeceksiniz  ki, senin Poyraz'a yaptığın ne? Ama aynı değil işte. Tamam ben normal olduğumu söylemiyorum. Evet ilişkilerine de birtakım müdahalelerde bulunmuş olabilirim ama Poyraz onlarla sadece takılıyordu, sevmiyordu hiçbirini ve hepsini aldatıyordu. Gerçekten sevdiği biri olursa aradan çekilirim o kadar da gurursuz değilim. Aşığız dediysek bir yere kadar... Neyse bu kız gerçekten ruh hastasıydı. Bir de yakın arkadaşıydı, bir tuhaflık hissediyordum ama konduramıyordum. Beni zehirledi ya öldürüyordu az kalsın! Tabi sevgilim olacak çocuk da bunları öğrenip -ben söyledim tabi ki, hayati tehlikem vardı yani ne yapsaydım- kızla ilişkisini tamamen bitirince kızın tabi bana olan o derin duygularını tahmin edersiniz. O derin duygularda az boğulmadım. En sonunda çocuktan ayrıldım ama çocuk peşimi uzun süre bırakmadı. Ayrılmamızın nedeninin o kız olmadığını söylesem de inanmadı tabi ve onu hiç affetmedi. Ve kız da -tamam ismini söyleyeceğim artık zaten o kadar yıl geçti ya unutmuştur değil mi- yani Yağmur beni sağ olsun hiç unutmadı ve Poyraz'dan hoşlandığımı - nereden, nasıl öğrendiyse artık-  öğrendi. Onunla tanışmamı engelledi ve onun karşısında beni kaç kere rezil etti. Bin bir plan yapıp Poyraz'ın ortamına her girdiğimde nasıl oluyorsa o da orada oluyordu. Üzerime içki dökmeler, çelme takıp düşürmeler ne kadar çocuksa şey varsa yapıyordu.Tabi Poyraz bunları hiç hatırlamıyor. Neyse geçmişte kaldı bunlar zaten. Yağmur'un beni hatırladığına eminim ama tanımıyormuş gibi yaptı bu da benim işime geldi. Herhalde iyileşti ve yaptığı şeylerden pişmanlık duyuyor. Rahatlamanın verdiği hisle derin bir nefes aldım. Biraz sesli almışım galiba herkes bana baktı. Poyraz, "İyi misin?" diye kulağıma fısıldadı kafamı salladım ve: "Özür dilerim." dedim.
Yağmur, "Başlayalım mı artık?" diye imalı imalı bana baktı. Derdi neydi şimdi bunun? Aklı sıra bana laf sokacak, hala benden nefret ettiğini o an anladım. Ama büyümüştü artık ve aramızdaki sıcak savaş yerini soğuk savaşa bırakmıştı.
Ben tam ağzımı açıp bir şey diyecekken Poyraz, "Tabi başlayalım. Buyrun, bizim hazırladığımız rapor, sizin de fikrinizi almak istiyoruz. Bunu bir kaba taslak olarak düşünün üzerinde daha çok çalışılacak. " dedi
Yağmur, "Size güvenim sonsuz Poyraz Bey tabi ki size de Hakan Bey." dedi.
Poyraz'a mı asıldı bana mı öyle geldi? Yok canım fazla kuruntuluyum sanırım. Neyse odaklan Asuman sadece işe odaklan.
Poyraz, "Teşekkür ederiz. O zaman ben başlıyorum sunuma." diyerek slaytın başına geçti ve o etkileyici sesiyle anlatmaya başladı. Tabi ben de onu dinlemeye... Sunum bittiğinde hepimiz hayranlıkla Poyraz'a bakıyorduk.
Yağmur, "Çok etkilendim. Kesinlikle sizinle çalışmayı çok isterim. Fakat tek başıma karar veremem biz aramızda bir toplantı yapalım, siz de o sırada bir şeyler için hemen geliyoruz." dedi ve yan odaya geçtiler.  Poyraz bana dönüp, "Siz Yağmur Hanımla tanışıyor musunuz?" dedi. Ay yoksa hatırladı mı bir şeyler? Nasıl hatırlasın kızım etrafı kızlarla çevriliyken sizin gibi rezil kızları mı hatırlayacak, hiç güleceğim yoktu. Siz kendi kendinize çocuk gibi kavga ederken onun ruhu bile duymuyordur eminim. Çok rahatlattın ya sağ ol canım.
Ben hemen "Yoo ben ilk defa görüyorum yani nereden tanışabiliriz ki..." diye kurtarmaya çalışırken sesim bile bana ihanet ediyordu. Poyraz, "Bilmem aranızda bir gerilim hissettim neyse bana öyle gelmiştir." diye konuyu kendi açıp kendi kapattı. Şimdi aklı bu işte olduğundan fazla üzerinde durmadı. Bu arada bu iş bir otel işi daha doğrusu bir otel zinciri Yağmur da bu otel zincirinin genel müdürü. İşi alırsak bütün otelleri biz yapacağız baya önemli bir iş yani. Hemen de biz olmuşsunuz bakıyorum sanki şirkette asistan değil de şirket sahibi gibisin maşallah maşallah. Of ya belki çok bağlıyım şirkete - hem de ne(!), gönül bağı mübarek- hem biz bir aile gibiyiz, anlayamazsınız (!)
İmzalar atıldı. Ne kadar sevindiğini gözlerinden görebiliyorum ama benim içim çok huzursuz. Korkuyorum, içimde kötü bir his var. Her dakika ona daha çok bağlanıyorum daha çok seviyorum. Yağmur'la el sıkışırken garip bir şekilde ürperdim, bakışlarından galiba. Ya da paranoyaklaştım. Ah kafasının içindekileri bir bilsem. Gülüşü bile çok sahte geldi bana.
Eve gitmeden önce Cardiff'e uğradım. Özge ile bir şeyler içip bugün olanları konuştuk. Beni baya rahatlattı. Özge'nin kesinlikle rahatlatıcı etkisi var, Poyraz'ın neden onu bir asistandan çok arkadaşı gibi gördüğünü anlayabiliyorum.
Sabah çok mutlu uyandım. Rüyamda Poyraz'ı görmüştüm; birbirimize bakıyorduk, etrafta hiçbir şey yoktu, böyle boşlukta gibiydik, yer yoktu, zaman yoktu, asılı kalmıştık sanki ama birbirimize tutunmuştuk gözlerimize yani sanki gözlerimizi birbirinden ayırsak boşluktan düşüp kaybolacaktık. İlginç bir rüyaydı ama o vardı içinde. O yüzden sevdim rüyayı içinde onun olduğu her şeyi sevdiğim gibi. Hazırlanıp ofise gittim. Masama oturup bir çay söyledim ve bugünün programını incelemeye başladım. Sonra o geldi kocaman bir gülümsemeyle: "Günaydın!" dedi. Ben de içimden geldiği gibi o gülümsemeye karşılık verdim ve: "Günaydın, nasılsınız?" dedim. "Çok iyiyim, sen?" dedi. "Ben de çok iyiyim." dedim.  "Ne güzel bugün herkes iyi hadi çayını al gel odama" dedi ve bir şey söylememi beklemeden gitti. Zaten o sırada kalbimin yerinde olup olmadığını kontrol ediyordum. Harika başlamıştı öyle de devam ediyordu bugün. Odasına girdim hem ona hem de kendime aldığım çayla birlikte.
Poyraz, "Teşekkür ederim çay için. Aslında sana bu proje için daha kaç kere teşekkür etmem gerek bilmiyorum ama teşekkür ederim bu da proje için." dedi
Ben de, "Ben bir şey yapmadım ki sadece teknik bir hatayı fark ettim. Proje harika ve bu sizin eseriniz. Bu hatayı atlamış olsak bile kabul edileceğinden eminim." dedim.
Poyraz, "Hadi bu kadar mütevazı olma, Özge olsa kaç kere kafama kakardı -yine o gülüş yine bana haram geceler- Bu arada bugün bu işi kutlamaya gidiyoruz sen de geliyorsun itiraz istemem." dedi.
Ben, "Tabi siz nasıl isterseniz." dediğimde bozuldu sanki.
Poyraz: "Emir değildi bu sadece bir rica biraz da ısrar. Gelmek istemiyorsan gelmek zorunda değilsin. Hem yanına birini de getirebilirsin." dediğinde içim burkuldu. Ah be Poyraz şu gizemli soğuk asistan kimliğim olmasa ben sana neler derim de ama bunu sen istedin.
Ben, "Gelmek isterim tabi ki." diyerek durumu toparlamaya çalıştım.
Poyraz, "Yanına birini getirecek misim? Yani şey ona göre rezervasyon yaptıracağım da o yüzden yoksa beni ilgilendirmez tabi ki..." -gülmemek için kendimi zor tuttuğumu söylememe gerek yok herhalde. Ah be Poyraz ben de onu diyorum işte seni ilgilendirsin istiyorum-
"Bilmiyorum sormam lazım size haber veririm." dedim.
Poyraz, "Tamam." dedi üzüntüyle evet üzüntüyle. Kendi kendimi kandırmıyorum biraz bozuldu yani salak değilim ben. Tamam öyle görmek istiyor olabilirim ama bu gerçekten öyle olmadığı anlamına gelmez.
Ben masama geçtim önümüzdeki haftayı planlıyordum ki; Yağmur geldi. İlk önce ne yapacağımı bilemedim, karşımda durmuş bana bakıyordu ben de "Merhaba!" dedim. O da sinir bozucu bir şekilde gülümsedi ve "Yapma be Asuman hala mı Poyraz? İşte yine ortak bir noktamız ama bu defa kaybetmeye hiç niyetim yok! Poyraz odasında mı?" dedi.
Donup kalmıştım, ağzımı açmama fırsat vermeden Poyraz'ın odasına girdi...












Kalbimin en mat yerinden...

23 Şubat 2014 Pazar

Mat Ruh: Bir Aşık Asuman 1.bölüm

İlk iş günüm! Sanırım heyecan kelimesinin vücut bulmuş haliyim. E kolay mı kaç kere hayal ettim bu anı ve bugün gerçekleşecek! Şimdi siz merak ediyorsunuz nasıl kaptım bu işi diye. Hemen anlatayım. Şimdi şöyle Poyraz'ın asistanı Ece ile arkadaş oldum. O tabi safım benim tesadüfen arkadaş olduğumuzu sanıyordu. Ece'yi öncesinde baya bir araştırmıştım. Çevresine girdim. Sonra çok iyi dost olduk. Ve ona güvenebileceğimden emin olduğumda da gerçekleri anlattım. Tabi kıza işten çık ben olayım Poyraz'ın asistanı diyemezdim. Ve ona kardeşimin kafesinde işletmecilik teklif ettim. Ona planımı anlattım ve kabul etti. Poyraz'ın çapkınlığı konusunda beni uyarmadan da edemedi. Sanki ben bilmiyorum. Ece onun hakkında tüm bildiklerini anlatmıştı bana zaten ben onun üniversiteden beri takipçisiydim. Biliyordum onun çapkınlığını ama baş edebilirdim değil mi? Beni zorlayacağını düşündüğüm en önemli şey ona bu kadar aşıkken nasıl normal davranacaktım? Gizemli, soğuk ve zeki asistanı olmalıydım! Ben ve gizemli, ben ve soğuk işte bunlar yan yana gelmesi bile imkansızdı. Zeki olduğumu kabul etmeliyim şimdi mütevazilik gösteremeyeceğim bu konuda. Yazarın kahkahasını duyar gibiyim! Senden zeki olduğum kesin bir insan yazdığı karakterle bu kadar dalga geçer mi ya! Hani hepsi benim bebeklerim diyen yazarlar nerede? Beni onlar yazsın sen değil! Duygularımız karşılıklı canım ben sana gıcık oluyorum ama idare ediver benim gibi. Hayır yani şimdi bu yazar bozuntusu beni Poyraz'ıma da kavuşturmaz sırf gıcıklığından. Ama ben kimim? Asuman! Bir Aşık Asuman... Aşka kim engel olabilir ki... Hele de benim aşkıma. Gör de bak bakalım kimin dediği olacak sen istediğin kadar engel ol! Bu sadece bizim aşkımızı büyütür. Neyse ne ya ne diyordum ben? Ha ilk iş günüm. Heyecandan uyuyamadığım için sabah kalktığımda berbat görünüyordum. Harika ya! Hemen duş aldım. Yüzüme maske yaptım. Dinç ve genç olmalıydım bir de güzel ve göz alıcı; gizemli ve soğuk olmam gerektiğinden bahsetmiyorum bile! Neden bu kadar gizemli ve soğuğa taktığımı merak ediyorsunuzdur. Poyraz'ın bir röportajında okumuştum; gizemli ve soğuk kadınlar onu cezbediyormuş. Oysa ben hemen her şeyi anlatabilirim karşımdakine ve oldukça sıcak kanlıyım. Üstelik karşımdaki Poyraz şimdi ben ona karşı nasıl soğuk olabilirim. Hele de gizemli olmaya çalışırken tam bir salağa benzeyeceğime eminim! Yani üçüncü olan zeki özelliğini de kaybetmiş olacağım. Neyse moral bozmak yok.  '' Yeni bir iş, yeni bir aşk, kendime yeni bir ben lazım " diyerek ilk güne bomba gibi başlayacağım. O bomba patlamasın da... Ya ben ne diyorum içimdeki ses, olumsuz her fikri yasaklıyorum bundan sonra ona göre!
  Dar siyahlı beyazlı  -böyle beyaz eteğe siyah mürekkep dökülmüş gibi oldukça sevdiğim ve oldukça paralar saydığım bir etek-  kalem etek üzerine siyah atlet ve siyah ceket giydim. Saçlarımı açık bıraktım, bol rimel ve bordo ruj sürerek makyajımı da yaptım. Siyah stilettolarımı giyip çantamı aldım ve çıktım.
  Size Poyraz'ın işinden bahsetmedim değil mi... O bir mimar! Ah evet çok romantik bir meslek. Hayallerimin erkeği hayallerimin mesleğini yapıyor. Cumba Mimarlık diye bir şirketi var. Yani ortağı, okuldan arkadaşıyla açmışlar tabi ailelerinden desteği ile ama bu kadar yükselmeleri onların başarısı. Ortağı aynı zamanda en yakın arkadaşı Hakan zamanında onun sevgilileriyle az arkadaşlık yapmaya çalışmadım maalesef ortamlarına giremedim. Çünkü Hakan'da Poyraz gibi çapkındı ve ben daha kızla yeni arkadaş olmuşken ayrılıyordu. Ve ben o kızların ayrılık acısını dinlemek zorunda kalıyordum. Tam bir kabustu. Ben de beklemeye kadar verdim. Uzaktan takip ediyordum ve doğru zamanı bekliyordum. İşte şimdi o doğru zamandaydım ve hataya yer yoktu.
  Şimdi şirketin önündeydim; derin bir nefes aldım ve ''Her şey bizim için'' diye mırıldandım. Ofise geldiğimde o gelmemişti Özge -Hakan'ın asistanı- ile tanıştım. Güler yüzlü iyi bir kızdı. Zaten Ece ondan bahsetmişti. Masamı gösterdi, ipad'imi verdi. Ece bu haftalık programı hazırlayarak gitmişti. Onun yaptığı programa göz attım. Birkaç dakika sonra onun rüzgarını hissettim. Ah rüzgar gibi geçti... Parfümlü rüzgar!
 ''Günaydın, sen yeni asistan olmalısın, odama.'' diyerek yok oldu birden. Sadece  kokusu kaldı. Ben de o sırada kendime gelmeye tuttuğum nefesleri vermeye çalışıyordum. Ben galiba öldüm. İlk defa onunla birebir konuşmuştuk. Her ne kadar diyalogtan çok monolog olsa da daha çok zamanımız var. Hemen ipad'imi alıp odasına girdim. Önce kapıyı çaldım tabi ki! Bana "Gel" diye bir seslenişi vardı ki... Nereye çağırsa giderdim.
''Merhaba ben Poyraz Ateş. Ece senden övgüyle bahsetti. Asuman mıydı adın?'' dedi. Ah adımı söyledi. Onun ağzından adımı duyunca dedim ki, iyi ki dedim; iyi ki adım Asuman.
''Evet Asuman, Asuman Yazıcı'' dedim.
''Bir haftalık bir deneme süren var umarım her ikimiz de memnun kalırız. Ece'nin bu ani gidişi canımı sıktı biraz, işlerim çok yoğun olduğu için yeni bir asistan arayışına girmedim. Ama bu iş dalgınlığa, ihmale gelmez. Sen benim her şeyim olacaksın, her şeyimi planlayacaksın. Küçük sorunları bana aksettirmeden çözeceksin'' dedi.  Ah ben senin her şeyin olmaz mıyım hiç canım ya... adam resmen bana her şeyim olacaksın dedi! Dedi yani... Ama tabi ben yelkenleri suya indirmeyeceğim ve iç sesime daha müsait bir zamanda dönüp birlikte çılgınlar gibi dans edeceğiz. Hemen soğuk, gizemli asistan kız kimliğime döndüm.
"Tabi efendim inanın hiç pişman olmayacaksınız. Tamamen bu işe odaklanacağıma emin olabilirsiniz." dedim tüm sevimliliğimle! Hafif bir tebessüm neyine yetmiyordu Asuman.
''Güzel, o zaman hayırlı olsun" dedi o beni bu dünyadan koparan gülümsemesiyle ve elimi sıktı! Elimi diyorum ya elimi! Hani onda olan aynı zamanda da ben de olan hatta tüm insanlarda olan organ, uzuv her neyse işte onlar birleşti... El eleyiz! Ben hülyalı hülyalı bu anın tadını çıkarırken onun elimi bırakmasıyla gerçek dünyaya düştüm.
''O zaman bu haftaki planımı iyice inceleyin. Bugün bir şirketle toplantı yapacağız. O işi almamız çok o önemli o yüzden senden o dosyayı incelemeni istiyorum. Bir sorun olursa odamdayım, gelip sorabilirsin. Kolay gelsin.'' dedi.
"Tamam efendim. Size de kolay gelsin, iyi çalışmalar.'' diyerek saçmaladım iyi çalışmalar ne Asuman ciddi misin ya! Ben kafamın içinden kendi kafama vururken tekrar seslendi. Böyle Asuman diye döküldü ismim bir kez daha dudaklarından... Ömrüm boyunca bana yalnızca Asuman dese yeterdi. Buyrun der gibisinden arkamı dönüp baktım.
"Bana efendim demeyi kes! Poyraz Bey yeterli. Sana Asuman desem sorun olur mu?'' dedi sırıtarak. Kesinlikle çok çapkındı. İçten içe erisem de dışım bir buz gibi olmalıydı.
''Kabul Poyraz Bey. Tabi ki sorun olmaz.'' dedim tam bir buzlar kraliçesi gibiydim çok resmiydim. Vay be benden beklenmeyecek bir hareketti.
"İyi o zaman, çıkabilirsin." dedi bozulduğu belli bir halde. İçten içe gülüyordum. Ah kıyamam sana be adam.
Hemen haftalık programına baktım. Bugünkü toplantı başka bir şirkette olacaktı. O şirketin dosyasını incelemeye başladım. Ve bir işletme mezunu olarak ilk defa bunun faydasını gördüm. Gelin sarılalım işletme mezunları. Raporda matematiksel bir hata vardı. Bu umrumda mıydı? Tabi ki hayır ama Poyraz'ın odasına gitmek için bir bahanem olmuştu. Kapıyı çaldım ''Girin.'' dedi. Hadi ama ben gel'i sevmiştim. Gerçi o istesin her kapıdan girerdim hiç düşünmeden. Ah keşke kalbinin kapısından da girebilsem.
"Kusura bakmayın rahatsız ediyorum ama raporda bir hata gözüme takıldı." diyerek ona hatayı gösterdim.
"Ah nasıl gözümüzden kaçmış! Sen harikasın! Hemen düzeltmeliyiz bu hatayı toplantıya kadar halledilmiş olmalı." diyerek telefonuna uzandı.
"Ben halledebilirim işletme mezunuyum." diyerek çekilin ben doktoruma yeni bir soluk getirdim. Tamam iğrenç. Tamam sustum. Tamam!
"Yapabilir misin gerçekten tam bir kriz insanısın iyi ki seni işe almışım." dedi. Senin çaren benim be Poyraz. Çare Asuman! Yine sustum.
Toplantıya gidiyorduk ben onun arabasındaydım! Tıpkı karı-koca gibiydik. O arabayı sürüyordu ben de yanında oturuyordum arada onu izliyordum. İçimde zıplayan her türlü şeyden var. O bakınca hemen gözlerimi kaçırıyordum ya yola bakıyordum ya ipad'ime. Bunu yapmamam gerektiğini biliyordum ama yanımdaydı ve ben gözlerimi ondan ayırmakta güçlük çekiyordum. Kalan son gücümle gizemli ve soğuk asistana dönebildim nihayet. Hakan Bey ve Özge de gelmiş kapıda bizi bekliyorlardı. Ben Özge'ye gülümsedim. Poyraz Hakan'a gülümseyip birbirlerine yumruk selamı verdiler -ikisi de ellerini yumruk yapıp birbirine vurdu ben buna yumruk selamı diyorum- Ben soran gözlerle Özge'ye bakınca o da gülümseyip kulağıma fısıldadı: "Şans getirmesi için her işten önce yaparlar" diyerek beni aydınlattı. Hakan Bey'le tanışıp, el sıkıştık. Ve toplantı odasına geçmemle her yer yerle bir oldu. İkimiz de birbirimize şaşkınca bakıyorduk. Benim başımdan kaynar sular dökülüp yer altımdan kayarken nutkum tutulmuştu. İşte her şeyin sonuna gelindiğindeki o çaresiz, o acı dolu, o kahrolası his bütün vücuduma yayılıp yerine sadece korkuyu bıraktı...

                                   












Kalbimin en mat yerinden...

22 Şubat 2014 Cumartesi

16 Şubat 2014 Pazar

Mat Ruh: Bir Aşık Asuman Tanıtım

Merhaba! Ben Asuman... Bir zihnin içinden bildiriyorum. Beni yazan kişi istediği gibi yazacağını düşünüyor ama beni hafife alıyor. Asuman'ım ben! Bir aşık Asuman... Beni daha tanımıyor. Neyse hep beraber tanıyacaksınız beni. Bir de benim platonik bir aşkım var. Ah bir görseniz çok yakışıklı! Poyraz... Henüz ona Poyraz Bey diyorum. Ama yakınca sadece Poyraz diyeceğim. Hem de ağzımdan bazen hafif bir esinti bazen bir şarkı bazen hiddetli bir fırtına bazen bir kuş kadar titrek ve daha bir sürü şekilde çıkacak. O günler yakın biliyorum. Yazar ne düşünürse düşünsün benim istediğim olacak, onun değil. Ve ben Poyraz'ı istiyorum. Size biraz Poyraz'dan bahsedeyim. Yakışıklı olduğunu söylemiştim ama karizmatikliğinden hiç bahsetmemiştim değil mi? Çikolata kahvesi gözlerinde erimek istiyorum. Dalgalı kumral saçlarında boğulmak istiyorum. Ve işte o an: yer yer kızıl sakalları! Daha fazla devam edemeyeceğim. Çok hafif bir kirli sakal böyle rastgele serpiştirilmiş sanki. O kızıl sakallarda yanmak istiyorum. Belli belirsiz bir gamzesi var. O gamzeye konup yuva yapmak istiyorum. Sonra çenesinin o erkeksi sert hatları... Hayal edebildiniz mi? Ettiniz ve sıkı durun: Hayalinizden çok daha yakışıklı! Şimdi hemen o hayal ettiğiniz görüntüyü hafızalarınızdan siliyorsunuz! Yoksa aşık olursunuz ve ben bundan hiç hoşlanmam. Yazar benim tam bir kaçık olduğumu düşünüyor. ona diyorum ki: Sensin kaçık! Zihninde olduğumu unutma. Ben böyle karışık bir yer görmedim. Bilim adamları zihnini incelemeliler gerçi dağınıklıktan bir şey bulabileceklerini sanmıyorum. Merak etme ben biraz ortalığı toplayacağım. Zihnin benimle güvende dostum. Neyse ne diyordum? Size sesinden bahsetmiş miydim? Ah... Adam sesiyle öpüyor da dövüyor da! Gerçi dövme kısmı beni pek ilgilendirmiyor. Ben öpme kısmına yoğunlaştım. Dudakların kelimeleri öperek çıkarıyor sanki. Ve kelimeler size ulaştığında onun tarafından öpülmüş oluyorsunuz. Siz değil ben! Adamın sesini birazcık kıskanıyor olabilirim ama emin olabilirsiniz sesi sizi öpmüyor. Sadece beni öpüyor! Gerçi o dudakların başkalarını öptüğünü bilmek beni deli ediyor. Ben de bilmiyormuş gibi yapıyorum ya da daha iyisi onları ayırıyorum! Her şeyi onun için yapıyorum! O bana ait ben de ona. Sadece henüz bunu bilmiyor. Ama ben de planlar bitmez. Evet uzun süre onu uzaktan izledim, hakkında baya araştırma yaptım. Onu ondan iyi tanıyorum diyebiliriz. en azından sevgilileriyle niye ayrıldığını ve etrafındaki kızların niye ondan kaçtığını biliyorum. Ne? Ne var yani... Kaçık dediğinizi duyar gibiyim. Aşık aşık olacak o! Sadece aşığım. Bir aşık Asuman... Ve asistanı olmayı başardım. Yani bu demek oluyor ki: Her an yanındayım! Her şeyine ulaşabilirim. Ve onu kendime aşık edebilirim! Hadi bakalım maceram başlasın!



" Kağıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı " 
Didem Madak














Kalbimin en mat yerinden...



8 Şubat 2014 Cumartesi

Mat Ruh: Git! Gitme...

Seviyormuş gibi yapmak gerçekten sevmekten daha kolaydı, ben de öyle yaptım. Dedi adam. Kadın sustu. Yüreğinin ezildiğini hissetti. Bir gökdelenin altında kalmıştı sanki. Nefes alamadığını hissetti. Halbuki farkında olmadan nefes alıyordu. Bunun da onun gibi bir şey olduğunu düşündü. Sevildiğini hissediyordu. Halbuki hiç sevilmemişti. Ne garip; biri onun yaşamasına sebep oluyorken diğeri öldürüyordu. Bunları düşündü. Bir şey demeyecek misin? Dedi adam. Ne diyebilirdi ki... O da en kolay şeyi seçti: Yalanı... Senden nefret ediyorum. Dedi kadın. Daha yalanı adama ulaşmadan gözleri sildi yalanı, gözyaşlarıyla ... Kadın gitmesi gerektiğini biliyordu ama gidemiyordu. Adamın ağzından belli belirsiz bir özür dilerim çıktı. Üzgün olduğunu gözleriyle anlatmak ister gibi gözlerini kadının gözlerinin içine dikti. Kadının o gözlerde gördüğü tek şey vardı; yalan. Üzgün filan değildi adam. Ya da yeterince değildi. Sus, dedi kadın. Sadece sus ve git! Ve adam arkasını dönüp gitti. Ne kadar kolaydı onun için arkasını dönüp gitmek. Oysa kadın sanki oraya mıhlanmıştı. Bir an hep orada kalacağını hissetti. Hep o anda kalacaktı. Adam gitmişti kadına kalansa kalmaktı. Adamın gidişini izledi. Adam gözden kaybolduğunda bile ardından bakıyordu. Hala içinde döneceğine dair bir umut taşığını fark etti. Kendinden nefret etti. Onun haricindeki her şeyden nefret etti. Kadın kıpırdayamıyordu. Bir adım atsa parçalara ayrılacağını biliyordu. Canını en çok acıtan bir daha onu görememek oldu. Bir an yüzünü hatırlamaya çalıştı. Hiçbir şey düşmedi zihnine. Ölesiye korktu yüzünü unutmaktan. Ve o an zihnine düştü adamın her bir görüntüsü. Rahatladığını hissetti sadece bir an ama. Sonra hissettiği tek şey acı oldu. Her bir parçası acıyordu. Koştu. Sadece koştu. Yorulursa belki acı çekmeye hali kalmaz sandı. Koştu; gözyaşlarını ardında bıraktı. Koştu; adamın yüzünü ardında bıraktı. Birdenbire durdu. Adamın sesini duydu. Heyecanla arkasına döndü. Ve aynı yerde olduğunu fark etti. Bir milim oynamamıştı yerinden. Bir adım atamamıştı. O an hep orada kalacağını anladı. Ve bıraktı kendini bundan sonraki hayatında yapacağı tek fiile: hatırlamak. Beş duyusu en çok ben hatırlıyorum diye yarışa girmişti sanki. Yüzü, elleri, kokusu, sesi, tadı hepsi aynı anda doluştu zihnine oradan tüm vücuduna yayıldı. Ve kadın orada adam oldu. Adamın giderek onu ele geçirmesine izin verdi. Özgürlüğünü, ruhunu orada teslim etti adama. O ana kelepçeledi kendini. Orada kaldı. Orada vazgeçti kendinden. Zaman adamla birlikte yanından geçip gitti. Kadın durdu.


" Seni sevince kıpırdayan her şiiri,
Kahverengi bir çaydanlıkta saklıyorum. " 
Didem Madak














Kalbimin en mat yerinden... 

Neon Ruh: Kombinler 2

Kankim Gelin Oluyor Sıra da Bana Geliyor!



14 Mart Model Konseri!



For Some People Fashion Week Lasts All Year



bukombin İki Ruh sayfası için; İKİ RUH












Zihnimin en neon yerinden...