En son o 2-3 saniyelik zaman diliminde yaşadığım hisler yerini korkuya bırakmıştı. İşte karşımdaydı o! Ve tabi ki beni hatırladı, benim onunla yaşadığım her ayrıntıyı hatırladığım gibi. Her ayrıntıda ondan nefret ettiğim gibi o da benden nefret ediyordu. Baş belam geri dönmüştü hem de güçlenerek. Kim olduğunu merak ettiniz tabi. Sanki ismini söylersem bir lanet gibi bütün kötülükleri bana çekeceğini hissediyorum. Poyraz'dan önce benim de normal bir hayatım, her normal hayatta olduğu gibi bir de en normalinden sevgilim vardı. Ben de normaldim o zamanlar tabi fakat bu kız hiç normal değildi. Sevgilime kafayı takmıştı. Aşk gibi değil de saplantı haline getirmişti. Şimdi siz diyeceksiniz ki, senin Poyraz'a yaptığın ne? Ama aynı değil işte. Tamam ben normal olduğumu söylemiyorum. Evet ilişkilerine de birtakım müdahalelerde bulunmuş olabilirim ama Poyraz onlarla sadece takılıyordu, sevmiyordu hiçbirini ve hepsini aldatıyordu. Gerçekten sevdiği biri olursa aradan çekilirim o kadar da gurursuz değilim. Aşığız dediysek bir yere kadar... Neyse bu kız gerçekten ruh hastasıydı. Bir de yakın arkadaşıydı, bir tuhaflık hissediyordum ama konduramıyordum. Beni zehirledi ya öldürüyordu az kalsın! Tabi sevgilim olacak çocuk da bunları öğrenip -ben söyledim tabi ki, hayati tehlikem vardı yani ne yapsaydım- kızla ilişkisini tamamen bitirince kızın tabi bana olan o derin duygularını tahmin edersiniz. O derin duygularda az boğulmadım. En sonunda çocuktan ayrıldım ama çocuk peşimi uzun süre bırakmadı. Ayrılmamızın nedeninin o kız olmadığını söylesem de inanmadı tabi ve onu hiç affetmedi. Ve kız da -tamam ismini söyleyeceğim artık zaten o kadar yıl geçti ya unutmuştur değil mi- yani Yağmur beni sağ olsun hiç unutmadı ve Poyraz'dan hoşlandığımı - nereden, nasıl öğrendiyse artık- öğrendi. Onunla tanışmamı engelledi ve onun karşısında beni kaç kere rezil etti. Bin bir plan yapıp Poyraz'ın ortamına her girdiğimde nasıl oluyorsa o da orada oluyordu. Üzerime içki dökmeler, çelme takıp düşürmeler ne kadar çocuksa şey varsa yapıyordu.Tabi Poyraz bunları hiç hatırlamıyor. Neyse geçmişte kaldı bunlar zaten. Yağmur'un beni hatırladığına eminim ama tanımıyormuş gibi yaptı bu da benim işime geldi. Herhalde iyileşti ve yaptığı şeylerden pişmanlık duyuyor. Rahatlamanın verdiği hisle derin bir nefes aldım. Biraz sesli almışım galiba herkes bana baktı. Poyraz, "İyi misin?" diye kulağıma fısıldadı kafamı salladım ve: "Özür dilerim." dedim.
Yağmur, "Başlayalım mı artık?" diye imalı imalı bana baktı. Derdi neydi şimdi bunun? Aklı sıra bana laf sokacak, hala benden nefret ettiğini o an anladım. Ama büyümüştü artık ve aramızdaki sıcak savaş yerini soğuk savaşa bırakmıştı.
Ben tam ağzımı açıp bir şey diyecekken Poyraz, "Tabi başlayalım. Buyrun, bizim hazırladığımız rapor, sizin de fikrinizi almak istiyoruz. Bunu bir kaba taslak olarak düşünün üzerinde daha çok çalışılacak. " dedi
Yağmur, "Size güvenim sonsuz Poyraz Bey tabi ki size de Hakan Bey." dedi.
Poyraz'a mı asıldı bana mı öyle geldi? Yok canım fazla kuruntuluyum sanırım. Neyse odaklan Asuman sadece işe odaklan.
Poyraz, "Teşekkür ederiz. O zaman ben başlıyorum sunuma." diyerek slaytın başına geçti ve o etkileyici sesiyle anlatmaya başladı. Tabi ben de onu dinlemeye... Sunum bittiğinde hepimiz hayranlıkla Poyraz'a bakıyorduk.
Yağmur, "Çok etkilendim. Kesinlikle sizinle çalışmayı çok isterim. Fakat tek başıma karar veremem biz aramızda bir toplantı yapalım, siz de o sırada bir şeyler için hemen geliyoruz." dedi ve yan odaya geçtiler. Poyraz bana dönüp, "Siz Yağmur Hanımla tanışıyor musunuz?" dedi. Ay yoksa hatırladı mı bir şeyler? Nasıl hatırlasın kızım etrafı kızlarla çevriliyken sizin gibi rezil kızları mı hatırlayacak, hiç güleceğim yoktu. Siz kendi kendinize çocuk gibi kavga ederken onun ruhu bile duymuyordur eminim. Çok rahatlattın ya sağ ol canım.
Ben hemen "Yoo ben ilk defa görüyorum yani nereden tanışabiliriz ki..." diye kurtarmaya çalışırken sesim bile bana ihanet ediyordu. Poyraz, "Bilmem aranızda bir gerilim hissettim neyse bana öyle gelmiştir." diye konuyu kendi açıp kendi kapattı. Şimdi aklı bu işte olduğundan fazla üzerinde durmadı. Bu arada bu iş bir otel işi daha doğrusu bir otel zinciri Yağmur da bu otel zincirinin genel müdürü. İşi alırsak bütün otelleri biz yapacağız baya önemli bir iş yani. Hemen de biz olmuşsunuz bakıyorum sanki şirkette asistan değil de şirket sahibi gibisin maşallah maşallah. Of ya belki çok bağlıyım şirkete - hem de ne(!), gönül bağı mübarek- hem biz bir aile gibiyiz, anlayamazsınız (!)
İmzalar atıldı. Ne kadar sevindiğini gözlerinden görebiliyorum ama benim içim çok huzursuz. Korkuyorum, içimde kötü bir his var. Her dakika ona daha çok bağlanıyorum daha çok seviyorum. Yağmur'la el sıkışırken garip bir şekilde ürperdim, bakışlarından galiba. Ya da paranoyaklaştım. Ah kafasının içindekileri bir bilsem. Gülüşü bile çok sahte geldi bana.
Eve gitmeden önce Cardiff'e uğradım. Özge ile bir şeyler içip bugün olanları konuştuk. Beni baya rahatlattı. Özge'nin kesinlikle rahatlatıcı etkisi var, Poyraz'ın neden onu bir asistandan çok arkadaşı gibi gördüğünü anlayabiliyorum.
Sabah çok mutlu uyandım. Rüyamda Poyraz'ı görmüştüm; birbirimize bakıyorduk, etrafta hiçbir şey yoktu, böyle boşlukta gibiydik, yer yoktu, zaman yoktu, asılı kalmıştık sanki ama birbirimize tutunmuştuk gözlerimize yani sanki gözlerimizi birbirinden ayırsak boşluktan düşüp kaybolacaktık. İlginç bir rüyaydı ama o vardı içinde. O yüzden sevdim rüyayı içinde onun olduğu her şeyi sevdiğim gibi. Hazırlanıp ofise gittim. Masama oturup bir çay söyledim ve bugünün programını incelemeye başladım. Sonra o geldi kocaman bir gülümsemeyle: "Günaydın!" dedi. Ben de içimden geldiği gibi o gülümsemeye karşılık verdim ve: "Günaydın, nasılsınız?" dedim. "Çok iyiyim, sen?" dedi. "Ben de çok iyiyim." dedim. "Ne güzel bugün herkes iyi hadi çayını al gel odama" dedi ve bir şey söylememi beklemeden gitti. Zaten o sırada kalbimin yerinde olup olmadığını kontrol ediyordum. Harika başlamıştı öyle de devam ediyordu bugün. Odasına girdim hem ona hem de kendime aldığım çayla birlikte.
Poyraz, "Teşekkür ederim çay için. Aslında sana bu proje için daha kaç kere teşekkür etmem gerek bilmiyorum ama teşekkür ederim bu da proje için." dedi
Ben de, "Ben bir şey yapmadım ki sadece teknik bir hatayı fark ettim. Proje harika ve bu sizin eseriniz. Bu hatayı atlamış olsak bile kabul edileceğinden eminim." dedim.
Poyraz, "Hadi bu kadar mütevazı olma, Özge olsa kaç kere kafama kakardı -yine o gülüş yine bana haram geceler- Bu arada bugün bu işi kutlamaya gidiyoruz sen de geliyorsun itiraz istemem." dedi.
Ben, "Tabi siz nasıl isterseniz." dediğimde bozuldu sanki.
Poyraz: "Emir değildi bu sadece bir rica biraz da ısrar. Gelmek istemiyorsan gelmek zorunda değilsin. Hem yanına birini de getirebilirsin." dediğinde içim burkuldu. Ah be Poyraz şu gizemli soğuk asistan kimliğim olmasa ben sana neler derim de ama bunu sen istedin.
Ben, "Gelmek isterim tabi ki." diyerek durumu toparlamaya çalıştım.
Poyraz, "Yanına birini getirecek misim? Yani şey ona göre rezervasyon yaptıracağım da o yüzden yoksa beni ilgilendirmez tabi ki..." -gülmemek için kendimi zor tuttuğumu söylememe gerek yok herhalde. Ah be Poyraz ben de onu diyorum işte seni ilgilendirsin istiyorum-
"Bilmiyorum sormam lazım size haber veririm." dedim.
Poyraz, "Tamam." dedi üzüntüyle evet üzüntüyle. Kendi kendimi kandırmıyorum biraz bozuldu yani salak değilim ben. Tamam öyle görmek istiyor olabilirim ama bu gerçekten öyle olmadığı anlamına gelmez.
Ben masama geçtim önümüzdeki haftayı planlıyordum ki; Yağmur geldi. İlk önce ne yapacağımı bilemedim, karşımda durmuş bana bakıyordu ben de "Merhaba!" dedim. O da sinir bozucu bir şekilde gülümsedi ve "Yapma be Asuman hala mı Poyraz? İşte yine ortak bir noktamız ama bu defa kaybetmeye hiç niyetim yok! Poyraz odasında mı?" dedi.
Donup kalmıştım, ağzımı açmama fırsat vermeden Poyraz'ın odasına girdi...
Kalbimin en mat yerinden...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder