Hava çok güzeldi. Bütün ihtişamıyla güneş en tepedeydi. Arada bulutların arkasına saklanıp soluklanıyordu. Hafif bir rüzgar esiyordu. Havada hüzün namına hiçbir belirti yoktu. İkisi de o tahta masada oturuyordu. Önlerinde birer limonlu soda vardı. Okulun son günüydü. Sessizlik hiç böyle huzursuz etmemişti onları. Onların hiçbir zaman sözcüklere ihtiyacı olmamıştı. Ama şimdi ihtiyaçları vardı, birbirlerinin sesini duymaya ihtiyaçları vardı. Birbirlerine bakmıyor, soda şişesiyle oynuyorlardı. Aynı anda sodadan bir yudum aldılar. O yudumu yutmak bile zor gelmişti onlara. Sanki kursaklarında diyemedikleri kelimeler birikmiş, hiçbir şeye geçit vermiyordu. Diyemedikleri gözyaşı olup aktı mavi saçlı kızın. Dövmeli oğlan onu kendine çevirdi. Yüzünü avuçları arasına aldı o sırada mavi saçlı kız da dövmeli oğlanın yüzüne dokundu. İkisi de birbirlerinin yüzünü ezberledi parmak uçlarıyla... Parmak uçları ateş aldı, dokundukları yeri yakıyordu. Mavi saçlı kız gözyaşıyla söndürmek istedi yüzünü daha da yandı. Dövmeli oğlan mavi saçlı kızı kirpiklerinden öptü. Mavi saçlı kız bir daha ağlamamaya söz verdi içinden. Dövmeli oğlanın dudaklarının izi silinsin istemiyordu çünkü. Alınlarını birbirine dayadılar, gözlerini kapattılar. Ve kendilerini soyutladılar; zamandan ve mekandan... Birbirlerinin ruhunu gördüler, ta içlerinde hissettiler. Mavi saçlı kız dövmeli oğlanın ruhunu kalbine kilitledi. Birden gözlerini açtılar, aynı rüyadan uyandılar. Sanki ilk kez görüyormuş gibi birbirlerine baktılar, bedenleri yavaşça ayrıldı. En son da parmak uçları... Dövmeli oğlan mavi bir papatya uzattı. Mavi saçlı kız önce şaşırdı sonra yarım bir mutlulukla gülümsedi ve dövmeli oğlanın yanağına bir öpücük bıraktı. Ve birden sarıldılar birbirlerine sanki hiç ayrılmayacak gibi. Sonra yavaşça ayrıldılar, elleri birleşti o an. İkisi de bir şeyler söylemek istedi. Ama ikisi de söylemedi. Ve parmak uçları ayrıldı...
" O düşlerin yağmurundan sırılsıklam,
Cıvık bir kana bulanmış gelişimiz
Çıkmaz aklımdan.
Çıkmaz aklımdan, duru
Ve güneşli sularında gündüzlerin
Yüzer gibi o usulca sürükleniş,
Ana rahminden dönerken kendimize
O ilk çığlık, ilk mavi, ilk soluk alış! " Oktay Rifat
Kalbimin en mat yerinden...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder